İmamoğlu Erdoğan’ın “ihanet” sözlerini hatırlattı: İstanbul’u inşaat ekonomisine mahkum ettiler

Posted by

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “10×10=100 Büyük Proje” toplantılarının 7. ve 8.’sini, “Girişimci ve sürdürülebilir İstanbul için tam yol ileri” başlığıyla gerçekleştirdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, CHP İstanbul İla Başkanı Özgür Çelik, CHP’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey, Beyoğlu Belediye Başkan adayı İnan Güney ve Fatih Belediye Başkan adayı Mahir Polat da sunumda İmamoğlu’na eşlik etti. Konuşmasının başında vatandaşların Nevruz Bayramı’nı kutlayan İmamoğlu şunları söyledi:

“NEVRUZ BU TOPRAKLAR İÇİN BİR BAYRAM”

“Nevruz, bu topraklar için çok özel bir kutlama anı, bir bayram. Birbirini hisseden ve birbirini konuşan, birbirini ağırlayan, birbirini coşkuyla karşılayan muazzam bir gün. Tarih boyunca, şu anda bu cennet vatanda yaşayan 86 milyon insanımızın, hangi coğrafyadan olursa olsun, kökeni tarih boyunca böylesi bir bayramı birlikte kucaklamak, birlikte yaşamak, yaşatmak konusunda ortaklaşabilen, belki de dünyada nadir anlardan, nadir günlerden birisi. Bu bağlamda ben de 86 milyon insanımız adına, kendi içimdeki coşkuyu tarif edemem. Bu coşku, umuyorum insanlarımıza barış, huzur, karşılıklı birbirini hissettikleri ve bütün sorunlarımızı giderdiğimiz, bolluğun, bereketin geldiği, güzel günleri karşıladığımız bir sürecin vesilesi olsun. Bu bağlamda, cennet vatanımızdaki ve bütün coğrafyalarda Nevruz’u kutlayan çok değerli insanlığın Nevruz Bayramı kutlu olsun, güzelliklere vesile olsun.

“GENÇLERE HER TÜRLÜ İMKANI SAĞLAMASI GEREKENLER, TELEFONLA UĞRAŞTI”

Gelişmiş ve büyüyen bir ekonomi için, İstanbul’un sahip olduğu iki büyük potansiyeli var. Birincisi; Avrupa’nın en genç nüfusuna sahibiz. İstanbul, yüzde 70’lere varan çalışma çağında olan nüfus oranıyla, Avrupa Birliği ortalamasının çok üzerinde ve önemli bir avantaja sahip. Maalesef gençlerimiz, kayıp bir dönem yaşadı. Baskıya, yasağa, işsizliğe, düşük ücretli işlere maruz bırakıldılar, özgürlükleri kısıtlandı. Gençlere her türlü imkanı sağlaması gerekenler, ceplerindeki telefonla uğraştı. ‘Telefonun kaç para’ vesaire gibi bu çağa asla uygun olmayan, yani biraz da siyasilerin kışkırtmasıyla, biraz da hafife alan bir tavırla gençlerimize ulaştı. Emek verdiğimiz, gözümüz gibi büyüttüğümüz gençler arasında umutsuzluğa kapılanlar, umudu başka ülkelerde aramak zorunda kalanlar oldu. Anne-babalarımızın ve gençlerimizin en fazla muzdarip olduğu konu gelecek kaygısı. Bu gidişe, ‘dur’ diyeceğiz. Bizler, bu potansiyeli görüyor ve özellikle yeni ekonominin ihtiyaçları olan eğitim, bilgi ve teknolojiyle başta gençlerimiz, tüm İstanbulluları buluşturacak araçları üretiyoruz ve üretmeye devam edeceğiz

“‘İSTANBUL’A İHANET ETTİK’ İTİRAFININ SAHİBİ DE KENDİLERİ”

İkinci önemli potansiyelin ise, İstanbul’un stratejik ve jeopolitik konumu. İstanbul, Türkiye ekonomisinin kalbinin attığı yer, bir Dünya kenti, küresel bir güç. Maalesef gençlerimize olduğu gibi, İstanbul’a da özensiz davrandılar, ihanet ettiler. Maalesef gençlerimize olduğu gibi, İstanbul’a da özensiz davrandılar. Açıkçası bu özensizlik sonucunda bir ihanet kavramını ürettiler ve ‘İstanbul’a ihanet ettik’ itirafının sahibi de kendileri. İstanbul’u sadece bir rant alanı olarak gören anlayış, dünya bambaşka bir yere giderken, İstanbul’u sadece inşaat ekonomisine mahkum etti. Tek anladıkları beton ve imar rantı. Bu kafayla geldiğimiz yer ortada. Şu soruyu kendinize sormanızı isterim; büyümesini büyük oranda İstanbul’a borçlu olan o çok övündüğümüz inşaat ekonomisi, İstanbul’u veya risk altındaki diğer kentlerimizi depreme karşı daha dirençli bir hale neden getiremedi? Ben size söyleyeyim; bize kentsel dönüşüm konusunda söz söylemeye kalkanlar, özellikle 99 sonrası ve özellikle 2022, yani merkezi iktidar olduklarından sonra, çok net ifade edeyim, büyük bir hesap mizanı orada duruyor ve bunun hesabını vermek zorundalar.

“İBB’NİN BİZDEN ÖNCE DÖNÜŞTÜRDÜĞÜ 1 TANE BİNA YOK; SIFIR”

İBB’nin bizden önce dönüştürdüğü 1 tane bina yok; sıfır. Diğer taraftan, imar değişiklikleriyle adama, kişiye, bir takım imtiyazlı kişilere, milyarlarca dolarlık rant sağladılar. Bakın; dönüşümden bahsediyoruz. İBB’nin böyle bir adımı yok, böyle bir hassasiyeti yok. Diğer taraftan neler yapılmış? İmar değişiklikleriyle adama, kişiye, bir takım imtiyazlı kişilere, milyarlarca dolarlık rantlar… Bunların belgesi var, bunların dosyası var. Bunların, özellikle 2002’den bu yana atılan, 2004’ten bu tarafa atılan bütün adımları bu yönde. Ve soruyorlar rakibimize, İstanbul’da hiç dersine çalışmamış adaya, ‘İstanbul, depreme hazır mı’ diye; ‘Kesinlikle hayır’ diyor. Sonra soruyu soran bir soru daha soruyor: Siz, 1999’dan beri İstanbul’da belediyesiniz, 2002’den beri iktidarsınız. Yani sorumlusu kim’ deyince nutuku tutuluyor. Yani o da biliyor ki, 5 yılda depremle ilgili sorunun çözülmesi mümkün değil. Ama esas sorumluluk, o geçirilen, boşa nafile geçirilen ve bunu bir rant fırsatına dönüştüren o 2002-2004 sonrası İstanbul’un sürecini her yerde hatırlatacağız. İnsanlarımız bundan ürktüler, korktular ve tedbirli hale geldiler ve asla istemiyorlar, şiddetle reddediyorlar.

“KANAL İSTANBUL ÖYLE BİR İHANET Kİ, BUNUN ALTINDAN TÜRKİYE KALKAMAZ”

Bir de unutturmaya çalıştıkları yeni bir ihanet var. Kanal İstanbul, başka büyük bir ihanettir. Öyle bir ihanet ki, bunun altından İstanbul da kalkamaz, Türkiye de kalkamaz. İstanbul’un doğal kaynaklar bakımından en zengin bölgesini imara açarak, akılları sıra yine bir peşkeş çekecekler. Daha önce de söyledim. Kanal İstanbul ya da nam-ı diğer ‘Beton İstanbul’ bir beton kanaldır, bir gayrimenkul geliştirme projesidir. Bu işi isteyen kişinin en büyük emlak projesidir. Arsa satmak, üstüne bina yapıp bina satmak… En iyi anladıkları iş bu. Beton Kanal bahane. Bunlar, ihanete doymamıştır; doymayacak. Bir de çıkmışlar, ‘Beton Kanal gündemimizde değil, İstanbul’un gündeminde olmayan, bizim de gündemimizde yok’ diyor. İl Başkanı onu yalanlıyor, bakanı yalanlıyor, kurumların müdürleri, genel müdürleri yalanlıyor. Zaten Sayın Cumhurbaşkanı umursamıyor bile. Kendisini iki tane metro durağına herhalde güvenlik şefi yapacak, ‘Orayı koruyun’ diye mesaj veriyor. Dolayısıyla o kadar büyük bir ihanet ki; inanın oradaki parsellere baktığınızda, artık kimlere söz verdilerse, ‘İsteyen binasını yapar’ diyor dersine çalışmamış acemi aday. Aklı sıra, beton kanalla etrafında imara açtığı alanları ayırmaya çalışıyor.

“SİZ KİMİ KANDIRIYORSUNUZ?”

Bunlar artık şöyle bakıyorlar meseleye: ‘Aldandık, aldatıldık, aldattık’ diyerek geçirdikleri yıllardan sonra, zannediyorlar ki; İstanbulluları da aldatırız. Siz kimi kandırıyorsunuz? İçme suyu havzasını kanal bahanesiyle imara açıyorlar, neymiş; vatandaşın parseliymiş. Orada kimlerin parseli var, İstanbul halkı biliyor. 5 tane Esenyurt büyüklüğünde alanı imara açmak, bu kentin ölüm fermanını imzalamaktır. Buna hep birlikte müsaade etmedik, yine birlikte müsaade etmeyeceğiz. Bunu hep birlikte görmeliyiz. Hep birlikte gayret gösterdik. 5 yıldır müsaade etmedik. Çoktan orayı inşaata dönüştürmüşler ve bizi sefil rezil etmişlerdi. 2019, onun için tarihi bir andır. 2019, ‘İstanbul muhafızlığının’ başladığı tarihtir. Yine hep birlikte müsaade etmeyeceğiz. Ben, İstanbul’un benim gibi milyonlarca muhafız olduğunu düşünüyorum. Bakınız öyle düşünüyorum ki; zannetmeyin İstanbul’un muhafızı, 18 yaş ve üstü oy kullanan insanlar. İstanbul’un muhafızı, 3 yaşındaki çocuklar. Ben artık çocukların kaç yaşında bilince sahip olduğunu artık idrak edemiyorum. Çünkü; 1 yaşında, 2 yaşında, 3 yaşında bebelerin gözlerindeki ışığı, gösterdikleri refleksi, İstanbul’a dair beklentilerini kucağıma aldığımda onların hissettiğini düşünüyorum. Bebeklerin bile hissettiğini düşünüyorum.

“İSTANBUL’UN BENİM GİBİ MİLYONLARCA MUHAFIZI OLDUĞUNU ÖĞRENECEKLER”

Zannetmeyin anneler, babalar, amcalar, dayılar, teyzeler, halalar, dedeler, nineler, babaanneler kendileri için oy kullanacaklar. Daha yeni doğmuş bebekleri için oy kullanacaklar. Hatta henüz doğmamış bebeler için bu seçimde oy kullanılacak. İstanbul’un benim gibi milyonlarca muhafızı olduğunu biliyorum. Sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin her yerinde milyonlarca muhafaza olduğunu biliyorum. İstanbul’un benim gibi milyonlarca muhafızı olduğunu, 1 Nisan sabahı öğrenecekler. Bu kenti hep birlikte koruyacağız ve bu büyük ihanet projelerine müsaade etmeyeceğiz. Bu büyük ihanet projelerine müsaade etmedik. Bundan sonra da etmeyeceğiz. Aynen elimizden tamamen hukuki kuralları dinlemez bir biçimde almak için verdikleri çabanın karşılığında, her şeye rağmen, bütün baskılara rağmen, geçmişte milyonlarca insanın büyük çaba göstererek korumaya çalıştığı Gezi Parkı’nın tekrar Büyükşehir’e iade edildiği gibi.

10 ADIMI ANLATTI

İstanbul Vizyon 2050 Strateji Belgemizde’ de hedeflediğimiz üzere; 2050 yılında İstanbul’u daha güçlü bir ekonomi için, yaratıcı ve yenilikçi girişimcilerin merkezi haline getireceğiz. İstanbul, 16 milyon ile birlikte ortaya koyduğumuz değişime açık, girişimciliğin ve yaratıcılığın merkezi olan, yarattığı zenginliği toplumsal refaha dönüştüren, nitelikli iş gücünü ve istihdamı arttıran, toplumsal ve ekonomik çeşitliliği ile herkesi kapsayan, demokratik bir kent vizyonu ile yenilikçi siyasetin de rotasını belirleyecektir. Girişimcilerimiz için gerekli altyapı, üretim olanaklarını özgürlük ve güven ortamını hep birlikte sağlayacağız. Diğer taraftan da tarım alanlarımızı, doğal kaynaklarımızı koruyarak; sürdürülebilir, yaşanabilir, ekonomisi güçlü bir İstanbul için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz”

İmamoğlu, İstanbul’u girişimcilik ve teknolojinin merkezi haline getirmek için atacakları 10 adımı şöyle özetledi:

10 YENİ BİLGİ VE İNOVASYON FABRİKASI

“Bilgi çağındayız. Bilgi çağında 10 yeni ‘Bilgi Fabrikası’ kuracağız. Pendik, Sancaktepe, Ataşehir, Üsküdar, Kağıthane, Eyüpsultan, Esenler, Bağcılar, Başakşehir ve Esenyurt ilçelerimizde kuracağımız yeni kent merkezlerinde yer alacak bu tesisleri HIZRAY ve metro hatlarımızla da entegre olacak. Bilgi fabrikaları ile gençler hem iş kurma imkanına sahip olacak hem kendini geliştirme imkanı bulacak hem de uluslararası ağlara entegre olacak. Bilim, sanat ve teknoloji alanlarının bir arada olduğu bu fabrikalar, güçlü altyapısıyla, farklı mesleklerin uluslararası, ulusal ve İstanbul ölçeğinde birlikte çalışmasına imkan sunacak. Bireysel, şirket, kooperatif, kolektif, dernek vb. esnek yapılar, bu merkezlerde çalışma ve üretme imkanı bulacak. Bilgi fabrikaları; kültür sanattan yeni nesil medyaya yönelik içerik üretimine, veri işlemeden toplum bilimlerine, tasarımdan raporlamaya çok sayıda konu başlığında, bilgi işleme, üretim ve pazarlama imkanı sağlayacak. Yılda 5 bin olmak üzere, 5 yılda, toplam 25 bin gencimize gelir sağlayacağız.

5 YENİ TECH İSTANBUL VE 2. OGEM

Başımıza icat çıkaran gençleri, bugüne kadar önemsedik ve önemsemeye devam edeceğiz. Günümüz ekonomik koşulları sebebiyle, girişimci gençlerimizin ihtiyaç duyduğu yüksek teknolojili araçlara olan erişim sıkıntısının farkındayız. Bunun üstesinden gelmek adına, çağı yakalayacak teknoloji, altyapı ve alanları sağlamak için, var gücümüzle çalışıyoruz. Geçtiğimiz hafta Kayışdağı’nda, yaklaşık 4000 metrekarelik alana sahip ‘Tech İstanbul Kayışdağı Girişimcilik Merkezi’mizi açtık. 5 olan Tech İstanbul girişimcilik merkezlerimizin sayısını, önümüzdeki dönem 10’a çıkaracağız. Bunlardan ikisi ‘yapay zeka’ merkezli olacak. Bu merkezlerimize, ‘TEKMER’ statüsü de kazandırarak, girişimci firmalarımıza vergi muafiyetleri kazandırmayı da planlıyoruz. Oyun sektörünün gelişimi için, birincisini Avrupa yakasında açtığımız Oyun Geliştirme Merkezi’nin (OGEM) ikincisini de Anadolu yakasında hayata geçireceğiz.

İSTANBUL ROBOTİCS

Gelişen teknoloji ile birlikte, otomasyon ve robot sektörü, yeni bir aşamaya girmiş durumda. ‘İstanbul Robotics’ markası ile kuracağımız kampüs; kara, hava ve su robotlarını tek alanda birleştirme özelliğiyle, dünyada bir ilki gerçekleştirecek. Okulların robot takımları için, uzman mentörlerimiz aracılığıyla teknik donanım sağlayacağımız bu alanda geliştirilen robotların testleri de yapılabilecek. Hedef; her yılda 100 olmak üzere, 5 yılın sonunda, 500 faydalı model robot patenti başvurusunda bulunmak.

İSTANBUL GİRİŞİMCİLİK FONU

İstanbul Girişimcilik Fonu’nu kuracağız. Girişimlere ve yaratıcı sektörlere yönelik, farklı ekonomik aktörler tarafından sunulan fon kaynaklarının ve bu kaynakların aktarımındaki etkinliğin artırılması gerekiyor. Bu bakışla, girişimlere ve yaratıcı aktörlere yönelik, finansal öz yeterlilik kapasitelerinin güçlendirilmesi ve İstanbul’un öncelikleri doğrultusunda girişimcilerin desteklenmesi amacıyla, ‘melek yatırımcılar’, sektör temsilcileri, İBB ve iştiraklerinden oluşan bir üst kurul ile katılımcı perspektifle, ‘İstanbul Girişimcilik Sermayesi Yatırım Fonu’nu kuracağız. Seçilen projelere, yılda toplam 1 milyon dolarlık bütçe desteği vereceğiz.

GİRİŞİMCİLİK EĞİTİMLERİ

Girişimci firmalarımızı doğru alanlara yönlendirmek ve rehberlik etmek üzere, teknoloji alanında hizmet verecek, 10 adet Enstitü İstanbul İSMEK açacağız. Kadın, genç ve çocuk olmak üzere, 3 adet ‘Girişimcilik Okulu’ kuracağız. Ülkemizin tamamını kapsayacak biçimde, 18-25 yaş arası gençlerimiz için, ‘İnovasyon Yaz Kampları’ düzenleyeceğiz.

GİRİŞİMCİ DESTEKLERİ

750 girişim ve 3000 girişimciye destek olacağız. Onay alan girişimlerimizi, 200 bin TL hibe desteğinden yararlandıracağız. Desteklediğimiz girişimlere, ‘Girişimci Kart’ imkanı sunacağız, ücretsiz sunucu ve depolama alanı desteği vereceğiz. Girişimci Kart’la; toplu ulaşım, İSPARK, BELTUR ve kültür-sanat hizmetlerimizden indirimli yararlanmalarını sağlayacağız.

2 YENİ ULUSLARARASI FUAR MERKEZİ

Girişimcilik ve yatırım geliştirme süreçlerinin ihtiyaç duyduğu mekanların başında, fuar alanları geliyor. Ürünlerin ve projelerin görücüye çıktığı bu alanlar, pazarlama ve yatırımcı çekme açısından oldukça kritik öneme sahiptir. Yeni dönemde hayata geçireceğimiz yeni fuar ve kongre alanları ile İstanbul’un bu alandaki kapasitesini geliştireceğiz. Avrupa yakasında Arnavutköy ve Anadolu yakasında Pendik ilçelerimizde, iki fuar alanı hizmete açacağız. ‘Akıllı Şehircilik’, ‘Yapay Zeka’, ‘Robotik Teknolojiler’, ‘Coğrafi Bilgi Sistemleri’, ‘Uzaktan Algılama’ ve ‘Bilişim Teknolojileri’ vb. alanlarda, yılda 10 uluslararası fuar ve kongre organizasyonu yapacağız.

AR-GE MERKEZİ

Küresel kent endekslerinde, o kentte yürütülen Ar-Ge projelerinin miktarı en temel parametrelerin başında geliyor. Üniversitelerimizle işbirliği içerisinde, her yıl belirlediğimiz konu başlıklarında, 5000 Ar-Ge projesine destek vereceğiz. Ar-Ge sayısının artması, İstanbul’u küresel sıralamalarda yükseltirken, uluslararası yatırımların İstanbul’a gelmesine büyük bir katkı sunacak.

DATA-İSTANBUL

İstanbul’un, teknoloji yatırımları bakımından cazip bir çekim merkezi haline gelmesi için, bilişim altyapısını güçlendirmesi gerekiyor. Bilgi çağında en kritik altyapıyı ise, veri merkezleri oluşturuyor. Avrupa yakasında Başakşehir’de hizmete aldığımız veri merkezimizin yanı sıra, Anadolu yakasında kuracağımız 2. veri merkeziyle, dünyanın en büyük veri sağlayıcısı kentlerinden biri olacağız. Bu veri merkezlerimizde öğrencilere, 10 GB’lık ücretsiz bulut depolama alanı servisi sunacağız.

İBB Wİ-Fİ VE İBB FİBER

Bir diğer önemli altyapı ise, internet altyapısı. İBB Wi-Fi’da, sınırları kaldırıyoruz. Yeni dönemde, başta dezavantajlı bölgelerimiz olmak üzere, İstanbul geneline yayacağımız Wi-Fi noktalarımızda, sınırsız internet hizmeti sağlayacağız. 12.000 erişim noktasına ulaştırdığımız iBB Wi-Fi hizmetini, 30.000 noktaya ve 10 milyon kullanıcıya çıkararak, kotasız ve sınırsız ücretsiz internet hizmeti sağlayacağız. Ayrıca ‘İBB Fiber’i kurarak, İstanbul’da fiber hat ulaşmayan sokak bırakmayacağız”

“İSTANBUL’U, GİRİŞİMCİLİĞİN MERKEZİ HALİNE GETİRECEĞİZ”

Geçtiğimiz dönemde İstanbul’un altyapısını tamamladık, önümüzdeki dönemde ise ekonominin altyapısını tamamlayacağız” diyen İmamoğlu, “İstanbul’u, girişimciliğin merkezi haline getireceğiz. Ekonomimiz canlanacak, gençlerimiz işsizliğe, düşük maaşlara mahkum olmaktan kurtulacak. İstanbul’un doğal alanlarının, içme suyu havzalarının imara açılması yoluyla talan edilmesine ve ihanete uğramasına ‘dur’ demeye devam edeceğiz. İnşaat sektörümüz, kentsel dönüşüme verdiğimiz desteklerle, niteliksiz konut stokunun dönüştürülmesi ve daha dirençli bir İstanbul için çalışacak. Üretken, güçlü bir İstanbul ekonomisi için, girişimciliği desteklemek kadar, doğal kaynakların sürdürülebilirliğini sağlamak da hayati önemde. Özellikle toprak ve su yönetiminin hem gelişme ve kalkınmayı hem de çevreyi gözeten bir anlayışla ele alınması gerekiyor. Elbette, konunun sosyal adaletle ilgili boyutları da ihmal edilemez” dedi.

SÜRDÜRÜLEBİLİR İSTANBUL İÇİN 10 PROJE

İstanbul’un girişimcilik ve sürdürülebilirlikle ilgili meselelerini bütün bu boyutlarıyla ele alıp, yönetebilecek yegâne siyasi kadronun kendileri olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Çünkü biz, meseleye her zaman bilimin yol göstericiliğinde bakıyor, ortak akılla hareket ediyoruz. Kendimizi toplumun bütün kesimlerine, özellikle de ekonomik açıdan dezavantajlı kesimlerine karşı, gönülden sorumlu hissediyoruz. Sürdürülebilir İstanbul için, şimdi açıklayacağım 10 projeyle, ne demek istediğimi çok net ifade edebileceğimi düşünüyorum” diye konuştu.

“Tarım alanlarımızın korumak, köylümüzü kalkındırmak için tarımsal desteklerimizi arttıracağız” diyen İmamoğlu, bu kapsamda hayata geçirecekleri 10 projeyi de şöyle sıraladı:

ÜRÜNLERİN SAĞLIKLI ORTAMLARDA DEPOLANMASI

“İstanbul’daki tahıl üretimini desteklemek ve hasat zamanında çiftçinin elindeki malı kaptırmasını engellemek amacıyla, Silivri ve Pendik’te, 150 bin tonluk iki depo inşa ederek, ‘Lisanslı Depoculuk Sistemi’ni hayata geçireceğiz, çiftçilerimize güvenli depolama alanı sunacağız. Kentin merkezinde kalan Ataşehir Hali’ni Tuzla’ya taşıyarak, bu alana büyük tonajlı araç girişinin önüne geçerek, bölgedeki trafiği yükünü de hafifleteceğiz. Ataşehir Hali’nin olduğu bölgeyi yeşil alanlarıyla, meydanıyla, sosyal alanlarıyla yeni bir kent merkezine dönüştüreceğiz. Tuzla Hal’ini ise, 2024 yılı sonunda tamamlayacağız. 244 adet dükkan/işyeri faaliyete geçerek, müşterilerin ve perakendecilerin bir araya gelebildiği, modern standartlarda bir tesisi daha İstanbul’a kazandırmış olacağız.

ÜRETEN İSTANBUL’A DESTEK

İstanbul’un emeği, İstanbul’un ekmeği’ diyerek başlattığımız satın alma politikamızı genişleterek, yılda 30.000 ton buğday alımı gerçekleştireceğiz. İBB ve iştirakleri olarak, İstanbullu çiftçilerden diğer tarım ürünleri için de alım garantili, sözleşmeli tarım uygulamalarını yaygınlaştıracağız. Bu sözleşmeyle, üreticimizin haklarını garanti altına alarak, onları toprağa küstürmeyeceğiz. İBB tarihinde ilk kez, dönemimizde başlattığımız tohum, gübre, fide, mazot, yem vb. destekler ile arıcılık ve balıkçılık desteklerini iki katına çıkaracağız. Sebzeciliğin İstanbul’da yıl boyunca ekonomik olarak yapılabilmesi için, mevcut seraların yenilenmesine ve yeni sera yapımına destek vereceğiz. Tarımsal kalkınma kooperatiflerimiz, birlikler ve ziraat odalarıyla, su ürünleri kooperatiflerimiz için başlattığımız makine, ekipman desteklerini arttırarak devam ettireceğiz.

TARIMSAL MİRASI KORUMA

Büyükdere Fidanlığı’nda, ‘Yerel Tohum Merkezi’mizi hayata geçirerek, genetik mirasımıza sahip çıkacağız. Tohumlarımızı, çiftçilerimizle ve talep eden yurttaşlarımızla ücretsiz paylaşacağız. Drone kullanımını tarımsal üretimde hayata geçirmek için, ‘Zirai Drone Merkezi’ (ZHA) kuracağız. Böylelikle çiftçilerimiz, yeni nesil tekniklerle toprak analizi, dikim, ilaçlama, mahsul izleme ve sulama işlemlerini rahatlıkla gerçekleştirebilecekler. Kentlerde, az alandan çok tasarruf etmek için uygulanan, dikey tarım ve topraksız tarım pilot uygulamalarımızı başlatacağız. Sadece çiftçilerimizin değil, hayvancılıkla geçinen üreticilerimiz de yanında olacağız. Biri Anadolu biri de Avrupa yakasında olmak üzere, 2 adet ‘Süt İşleme Tesisi’ kuracağız.

BİREYSEL TARIM

Bireysel üretimi, mahallelerde yaygınlaştırmak amacıyla başlattığımız, ‘İBB Halk Bostanı’ uygulamamız, halkımızdan ve çocuklarımızdan tam puan almıştır. Halkımızı toprakla buluşturmak ve bireysel tarımı desteklemek amacıyla, İBB Halk Bostan projemizi uygun mahallelerde yaygınlaştıracağız. Tarihi bostanlarımızda yer alan üreticilerimize, ücretsiz tohum desteği sunacağız.

TARIMSAL SULAMA

Kontrolsüz tarımsal sulama, su sorununu da beraber getirmektedir. 6 adet sulama göletinde, ‘Kapalı Devre Sulama Sistemleri Dönüşümü’nü tamamlayarak, kuraklıkla mücadele önemli adımlar atmaya devam edeceğiz. Avrupa ve Anadolu yakasında yapacağımız birer yeni sulama göletiyle, tarımsal üretimde yaşanan sulama sorununu ortadan kaldıracağız.

HALK EKMEK

İstikrarsızlaşan ekonomide, İstanbullu hemşehrilerimizin ucuz, sağlıklı ve kaliteli ekmek ve unlu mamul ihtiyacını karşılayabilmek için, göreve geldiğimiz günden beri, yeni projelerle halkımıza ulaşmaya devam ediyoruz. İstanbul Halk Ekmek kapsamında, glutensiz ürün çeşitliliğini artıracak, yeni hat yatırımı yapacağız. Vatandaşlarımızın Halk Ekmek ürünlerine ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla, 100 yeni büfe kuracağız. Bu anlamda atacağımız adımlar da bizi kısıtlayan İBB Meclis çoğunluğunda da bir sorunumuz olmayacağını şimdiden öngörüyorum. Vatandaşlarımıza; buna benzer konularda bile siyasetin Ankara’dan talimatıyla, ‘Halk Ekmek büfesi yeri vermeyin, uzatın süreyi’ demesine kulak veren anlayışı, inşallah sizlerin bize sağlayacağı çoğunluk anlayışıyla, biz tam aksine size kulak veren, 16 milyonu dinleyen bir meclisi, İBB Meclisi’nde size yaşatacağımızın namus sözünü buradan bütün İstanbullulara vermek istiyorum. Bunun dışında zincir marketlerle anlaşmalar yaparak, daha çok yerde halkımıza hizmet edeceğiz.

HAMİDİYE SU

Hamidiye Su ürün yelpazesini, soda ve cam şişe üretimlerini hizmete alarak genişleteceğiz… Hamidiye Su’yu övünerek anlatan siyaset anlayışının, 2019’da yönetim bize geçtiğinde, Hamidiye Su’yu ‘tu kaka’ haline getirmek için. Verdikleri 5 yıllık çabayı düşününce, içimden gülesim geliyor. Ama bugün attığı adımlarla, kendini geliştirdiği ve ortaya koyduğu vizyonla, geldiği noktayla da açıkçası Hamidiye Su adına gurur duyuyorum. Günde 2 milyon litre olan üretim kapasitesini, 4 milyon litreye ulaştıran ve İstanbullunun güvencesi haline gelmeye devam edecek Hamidiye Su’yu da bu yönüyle bütün İstanbulluların sevgisini kazanan kuruluşlardan biri olmaya devam edeceğinin garantisini veriyoruz.

TEMİZ SU TEDARİĞİ

Artan su talebini karşılaması ve iklim değişikliği nedeniyle su zorluklarıyla karşılaşmamak adına, göreve geldiğimizden beri, içme suyu tedariki konusunda sağlam adımlar atmaktayız. Yeni dönemde de bu konuda hizmetlerimiz artarak devam edecektir. İçme suyu deposu kapasitesini, 25 adet su deposu inşa ederek, 2.250.000 metreküpe çıkaracağız. İçme suyu terfi merkezi sayısını, 143’ten 156’ya çıkaracağız. İçme suyu arıtma kapasitesini de yüzde 10 arttırarak, 5.770.000 metreküp/güne ulaştıracağız. Şehir içi su dağıtım sistemini güçlendirmek amacıyla, 2030’a kadar toplamda 100 kilometre isale hattı, 800 kilometre şebeke hattı inşa edeceğiz. Yapımı devam eden Kağıthane-Bahçelievler-Sefaköy tünellerini 2028’de tamamladığımızda, içme suyu şebekemiz, toplamda 20.975 külometreye çıkmış olacak. Şehrimizin su stresi yaşamaması için, İBB olarak, mevcut içme suyu kaynaklarını yok edecek Kanal İstanbul belasına karşı, tüm gücümüzle mücadele etmeye, içme suyu havzalarınızın muhafızı olmaya devam edeceğiz. Ayrıca yeni kaynak tedariki için de projelerimiz hazır.

REZVE PROJESİ VE MELEN BARAJI

Avrupa yakasındaki toplam su kaynaklarını yüzde 20 oranında artıracak olan, yıllık 100 milyon metreküplük kapasiteye sahip ‘Rezve Projesi’ni, 4 yıl içerisinde tamamlayıp, İstanbul’a kazandıracağız. Bizden önceki yönetimin, ne yazık ki sefil ettiği bir proje de Melen Barajı. 2016’da tamamlanacağını söyledikleri ve temelini attıkları proje, ne yazık ki yanlış bir proje ve yanlış bir yönetimle, yıllık 1 milyar metreküplük verime sahip bir alanın şu anda bir proje çöplüğüne döndüğünü yaşamaktayız. Derin çatlaklarla işe yaramaz bir gövdenin yapılmış olması, zamanında yüklenici firmanın uyarısına rağmen, bunu görmezden gelen bakanlık ve yetkililerin attığı adımlarla, şu anda çok sıkıntılı bir halde. Çok büyük sorumluluk sahibi insan var bu işin içerisinde. Bedelini ödemeliler. Bu, İstanbul’a atılan büyük bir kazıktır, büyük bir ihanettir. Milyarlarca lira… Yani ben on milyarlarca lira desem, yeri var. Çünkü bu, sadece 1 milyar metreküp su kaynağını biriktiren bir baraj değil. Zamanında İSKİ’nin, neredeyse elektrik tüketiminin de o yönde tamamını karşılayacak bir elektrik üretimine de vesile olacak bir yatırımdı. Süreci 1989’da başlayan Melen Barajı meselesini, tam da bu dönemin yönetim anlayışının örnek bir projesi gibi, şu anda bir proje çöplüğüne dönüşmesi, büyük bir sorun. Tabii hepimizin vergileriyle yapılan ve büyük bir kamu yatırımını heba eden bu süreci kurtarmak çabasındayız. Yıllardır ifade ediyoruz. ‘Birlikte masaya oturalım, konuşalım. Bir ortak bilim-teknik konseyi kuralım. Bir çıkış yolu oluşturalım ve birlikte yapalım. Gerekirse bu konuya oturalım, biz çalışalım. Bize gerekli yatırım planı sürecinde izinleri oluşturun’ diye de ifadelerimiz söz konusu. Ama hala bir cevap alamadığımızı ama bizim yine Melen konusunu öncelikli bir şekilde gündeme taşıyacağımızı buradan duyurmak isterim.

SU TASARRUFU

Göreve geldiğimiz günden beri, su kayıp-kaçaklarıyla etkin mücadelemizi sürdürdük. 2019 yılında yüzde 22,31 olan su kayıp-kaçak oranını yüzde 15’in altına indirerek, yılda 80 milyon metreküp su tasarrufu sağladık. Yeni dönemde tek haneli oranlara indirerek, kayıp-kaçak sorununu İstanbul’un gündeminden çıkaracağız. Bu, önemli bir düşüştür. Bütün altyapı yatırımlarıyla, bütün yaptığı işlerle beraber, bu konudaki hassasiyetinden ötürü, su kayıp-kaçak oranını bu kadar aşağı indiren bir süreci ortaya koyan İSKİ yönetimimizi de yürekten tebrik etmek ve buradan onlara alkışlarımı yollamak istiyorum. Yeni dönemde su kayıp-kaçak oranını daha da aşağı çekecek yatırımlarımız hazır. Biz, her ne kadar, 16 milyon İstanbul’uyla planlıyor olsak da ‘16 milyon İstanbul’un ihtiyacı’ diyor olsak da ‘16 milyon İstanbul’un kaynağı’ diyor olsak da ‘16 milyon İstanbulluya göre Ankara’dan bize gelen merkezi gelir var’ desek de bu şehirde, şu anda bize dayatılan yanlış dış politika sürecinde, şu anda şehrimizde misafir etmek durumunda olduğumuz mültecilerle beraber, biz aslında İstanbul’da 19 milyonun üzerinde, 20 milyona yakın insana hizmet eden bir kent yönetimiyiz. Yani bu 5 yılda, bu zorlukları da göğüsleyen ve burada birçok konuda sıkıntı çektirmeden süreci yönetmeye çalışan, başarılı bir yönetim olduğumuzun altını çizmek isterim. Yani biz, her ne kadar 16 milyon desek de bunun neredeyse yüzde 20 daha fazlasıyla mücadele eden, gündelik yaşamı yöneten bir kent yönetimiyiz”

“GEÇMİŞİMİZDE, İHMAL YA DA İHANETLE TANIMLANABİLECEK HİÇBİR ŞEY YOK”

Bugün size, beton kanalla rant projeleriyle değil; girişimcisiyle, teknolojisiyle, yatırımcısıyla ekonomisini güçlendiren, ekonomik olarak güçlenirken doğal alanlarını, içme suyu havzalarını tarım alanlarını tahrip etmeyen İstanbul’u, güvenli gıdaya ve suya erişimiyle kısacası sürdürülebilirliğiyle geleceğe taşıyacak yol haritamızı paylaştım” diyen İmamoğlu, “Bu, bilimin ve ortak aklın çizdiği haritadır. Daha önce de söylediğim gibi; biz bu yol haritasını hayata geçirebilecek yegane siyasi kadroyuz. Yönetim anlayış ve ahlakımız, yönetim bilgi ve becerimiz, 5 yıllık performansımız ortadadır. Kendimizi, ‘İstanbul’un muhafızı’ olarak tanımladık ve hep bu özenle hareket ettik. Bizim geçmişimizde, ihmal ya da ihanetle tanımlanabilecek hiçbir şey yok. İstanbul’un kaynaklarını asla israf etmedik. Her zaman İstanbul’un üretici, yenilikçi, yaratıcı potansiyellerini korumak ve geliştirmek için çalıştık. Bundan sonra da İstanbul’un hızının kesilmesine, rotasının geri çevrilmesine asla izin vermeyeceğiz. İstanbul’un rotasını geri çevirmeye niyet edenlerin değil, ‘tam yol ileri’ diyenlerin kazandığı bir seçimi hep birlikte yaşamak zorundayız.

“31 MART GÜNÜ, DAHA DA ÇOK ÇALIŞACAĞIZ”

31 Mart günü, daha da çok çalışacağız. Tabii muhakkak sandık başına gidip, oyunuzu kullanmanızı istiyoruz. 31 Mart’ta, desteklediğiniz parti neresi olursa olsun; Büyükşehir Belediye Meclis’inde, ilçe belediyelerinde ve Büyükşehir’de oylarınıza yürekten talibiz. Biz, siyaset ve siyasi partiler ötesi ittifakın sesine kulak veren ve o ittifakla yürüyen güçlü bir iradenin sahibiyiz. Biz, 16 milyon insanın belediyesiyiz, 16 milyon insanın Belediye Başkanıyız. Bir kişinin ya da bir avuç insanın ya da yaratılmak istenen parti devleti anlayışından uzak, muazzam kapsayıcı bir ahlakla, vatandaşın belediyesiyiz. Onun için biz, Büyükşehir Belediye Meclisi’nin çoğunluğunu da istiyoruz. İstanbul için çok daha hızlı ve hiç engel tanımadan hizmet üreteceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Ve o çoğunluğun adı tamamen şu: Elde etmek istediğimiz çoğunluk, aslında İstanbul halkı adına bir çoğunluktur. Çünkü bizim çoğunluğumuzun kulağı, 16 milyon insanında olacak. Bizim çoğunluğumuzun kulağı, Ankara’daki seste olmayacaktır. İstanbulluyu dinleyecek, İstanbul’un ihtiyaçları için karar alacak. O bakımdan, sandık başında herkese en üst seviyede ihtiyaç duyuyoruz.

“2019’DA, AKLIMIZA GELMEYEN TÜRLÜ TÜRLÜ İŞLER BAŞIMIZA GELDİ”

Bu anlamda şunun bilinmesini isterim. Hazırlıklarımız tamam. Sandıkta kontrolümüz en üst seviyede var. Ama seçim günü, bir fazla kişi daha görev alırsa, gücümüze güç katacak. Biz güçlendikçe, açıkçası güvencemiz daha da artacak. Bütün karanlık oyunlar, daha başlamadan bozulacak. Biliyorsunuz; 2019’da, aklımıza gelmeyen türlü türlü işler, başımıza geldi. Bu anlamda, önden ve öncü bir biçimde, kararlı bir şekilde görev almanızı, bizi yalnız bırakmamanızı çok ama çok istiyoruz. Onun için durmayın, beklemeyin; görev alın. Parti örgütlerimizle irtibata geçin. İstanbul Gönüllüler’iyle irtibata geçin. Oyunuza, sandığınıza, şehrinize hep birlikte sahip çıkalım. Sizler sahip çıkın. Umutlarınıza, hayallerinize, geleceğinize sahip çıkın. Gençlerimiz ve çocuklarımız için, güvenli bir ekonomiyi, güçlü bir geleceği hep birlikte oluşturmak için, cesur ve kararlı adımlarla yürümeye, hep birlikte daha güçlü bir şekilde devam edeceğiz. Hep birlikte başaracağız. Hep birlikte kazanacağız. Milletimiz kazanacak; göreceksiniz.

SUNUMU BOZBEY İLE BİRLİKTE TAMAMLADI

Sunum yaptığı platforma, CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey’i davet eden İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“İstanbul’un kazanımları, sadece şehrin kazanımı anlamına gelmez. İstanbul’un, aynı zamanda Marmara olduğunu da biliyoruz. İstanbul’un, aynı zamanda Türkiye’nin morali, motivasyonu olduğunu da biliyoruz. O bakımdan her yerini çok önemseyerek, İstanbul’umuzun tümüyle iletişim halindeyiz. Bu yönüyle, bugünkü sunumumuza gelerek, bu deneyimimizi ve paylaşımımızı izleyerek, bizimle iş birliğinde de çok çağdaş ve çok özel bir süreci yaratacağına inandığım ve gerçekten özlemini duyduğu yönetimle 1 Nisan’da buluşacağına inandığım Sevgili Bursalıların gözbebeği, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı adayımız Mustafa Bozbey de bizim aramızda. Ona teşekkür ediyorum. Bizim aslında burada yaptığımız şey, iki yol arkadaşının, iki dostun yerel yönetimdeki iş birliği meselesi değil. Marmara’nın sürdürülebilirliği adına da özenli, uyumlu, halkın sesini duyan -o Bursalıların sesini duyacak, Ben İstanbulluların sesini duyacağım- ve omuz omuza Marmara’nın sesi olacağız. Ben bu duyguyla da sadece kendi adıma değil, Mustafa Bozbey adına da her ikimiz adına da ve diğer aday arkadaşlarımız adına da ‘tam yol ileri’ diyerek sunumunu tamamlamak istiyorum”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir